YAĞMURLU Bİ ANDA...
Dün kendimi sokaklara attım, usul usul yağan yağmurun altına...
Islanmaya aldırmadan, öylece yürüdüm.
Ve bir an içim daraldı, yalnızlığımla yüzleştim.
Sevdiklerimi düşündüm ve onların bile yalnızlığımı gölgeleyemediğini hissettim...
Yüreğim acıdı; Babamın da aynı şeyleri hissetmiş olabileceğini düşününce...
Yaslandım içimde biriktirdiklerime.
Onları dinledim, ruhumun incinmesine aldırmadan.
Ne çokmuş yaşadıklarımın ardılı olan ahlarım.
Ne çokmuş ertelediğim ve bugün yıllara dönüşen yaşayamadığım küçük anlarım.
Ve ne çokmuş başaramadıklarım, yarım bıraktıklarım, özlemlerim, umutlarım...
Sonra, içimdeki bana bir cevabım olmalıydı diye düşündüm.
"Her dönem kendi koşullarını yaratır ve benim dünüm de kendi koşullarının somut ürünüdür.
Ve belki bugünüm de yarınımın "ahlarını" barındırıyor içinde."
Yağmurun şiddetini arttırmasıyla, ben de kendimle olan savaşıma son verdim ya da ateşkestim...
Kendi dışıma yöneldim.
Halkımı düşündüm.
Yılların özlemiyle bir ciğeriyle özgürlüğü solumaya çalışan halkımı.
Ve onu soluksuz bırakmaya çalışanları.
Oynanan kanlı oyunu ve bu oyunun sabıkalı figüranlarını...
Öfkelendim...
Ve yine de öfkemi mantığımın emrine sundum...
Öfkesi mantığına egemen gelen kesimleri görünce...
Ve özgür kıldığım yüreğimin bana verdiği mesajlara kulak kabarttım...
Onun huzuruna yoğunlaştım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder